Powered By Blogger

30 Mayıs 2010 Pazar

SAKLAN



saklan
daha çok düştüm gözlerinden
uçurum misali
ayrılık gelir bulur bizi sırtımızdan yoksa
saklan bende bari saklan
karartmışız mor gecelerde ayı şakağından
güllere keder düşmüş damlalarla
ahımızdan dönememiş çiçeklerin özünden arılar
kurumuş dilim damağım aşk dediğine
sacların omuzundan akan su olmuş
bir yere ismim ağlamış kandan

unutma
ellerimize sonbahar bulaştığında
buralarda gülüşlerinin izi kalacak
ben içli ceketimin sol yamasına bakıp
nedense hep seni hatırlayacağım

çamura toprağa bulaşmışız gibi aşktan
nereye değsem ahından kirleniyor
ismin yankılanmış bir kara duvarın yüzünde
al burdan hadi git beni
beni benden al git haydi
götür de bırak bir yere de
unutayım seni ...

unutma
ellerimize sonbahar bulaştığında
buralarda gülüşlerinin izi kalacak
ben içli ceketimin sol yamasına bakıp
nedense hep seni hatırlayacağım...


ERHAN YİĞİT KIRIKCI

11 Mayıs 2010 Salı

BENİ BANA VER



günler geçmiş güneşin sırtından
yeni sancılar doğurmuş acılarımız
salya sümük saçarak gelen bir özlemi
göğsümde yumuşatıp
bildiğim bir uzak gibi yakın olmussun bana
sen kaybettiğim bilinmezim
ömrüm sende kalmış
bana hayatımı ver...

bir yalnızlık ki devriye gezmiş avuçlarımızda
sorma gitsin
bir yanımı bırakmışta kaldırımlarda
merak etmişim
şimdi yine güzelmidir gözlerin bu zamanda
ben söküp kopartabilirmiyim birşeyler gayrımızdan
zaman ehli bıçak sırtımızda neylersin
devrim sende kalmış
bana geleceğimi ver...

sen birden hani hepten velhasıl aniden
cekip gitmişsin
bir kumru düşmüş umudumun mavisine
sol yumruğumla yıkıvermişim evimi
yakışıklı enkazımın altında senli günlerim...
bakılmış bir fotograftaki gibi 13 saniye
unutulmanın kireç yüzlü girdabında
nefesim sende kalmış
bana soluğumu ver...

hala daha gülüşümü hatırlamaya calışmışsın
bir pazar günü bu öğleden sonra
ben yeni bir sayfa misali hiçbişey bilmemişim
beni karanlıklara çizmişsin
uçuşmuş kuşlar tepelerden ayrılıgın gelmiş
bağırda aynı kötümsü tad...
sen beni hiç böyle hatırlamamışsın
yığılmış bir kenara sevdam kaldırmamıssın
yorgunluğum sende kalmış
bana dermanımı ver...

şimdi nezaman ağlarsa o vakit düşmüş yağmurlar
ellerini ıslatmaya kıyamamışım ki ama
oysa üstüm başım sen olmuş
kirlenmişim yar beni böyle temiz bırakma
sesimiz yaşlanmış odamızın duvarlarında
masanın üzerinde benden kalan tozlar
sen birden hani hepten velhasıl aniden
cekip gitmişsin
bütün korkularım sende kalmış
bana yiğitliğimi ver...

ben herşeyimi sana vermişim
erimiş gözlerimin feri
bana birazcık ben ver...


ERHAN YİĞİT KIRIKCI