Powered By Blogger

30 Nisan 2009 Perşembe

- YİĞİDİM -




Biz dağların ardındaydık
Güneş vururdu yüzümüze yaşardık
En çok yakışan acıyı bilirdik yüreğe
Şubat soğuklarına gelirdi göğsümüz
Tepeden tırnağa öfkeye keserken
Ömür kahpesi
Dünya yalanı
Ve herşey boş bu kadar
Çünkü yoktun
Şimdi bizim daldan dala uçurduğumuz arıları
Ve kulak arkası papatyalarını
Özlermi dünya bilmem!
Ama biz sonbahara bile
Güneşler ısmarladık senin için
Gör yiğidim...

Biz yağmurların ıslağıydık
Bir delikanlının başıboş ıslığı
Türkülerin zılgıtlarında hayat bulurdu nefesimiz
Kor camlar keserken bileklerimizi
Ölüyoruz demezdik
Şimdi bizim bozkırlardan
Bozkırlara uçurduğumuz güvercinleri
Ve kulağına aşkı fısıldadığımız ceylanları
Vururmu dünya bilmem!
ama biz damarda kan
Yangında lav olduk senin için
Duy yiğidim...

Biz bir gecenin çığlığında
Kederin tam ortasındaydık yani
Gülümüze poyrazlar eserdi
Yalnızlığının boş kalabalığıydık
Suskunluğunun sabrı
Her batan gün
Yeni bir şeyler götürürken şimdi içimizden
Gökkuşağındaki en mutlu renk
Topraklara taş kesildik senin için
Bil yiğidim...

Biz sabahların sisli ışıklarında
Fakir kızların saçlarının örgüsündeydik
Salçalı ekmeklerin en iç burkan açlığında
Ellerimizi yar eline mıhlamak isterken
Isırgan otlarında sızladık!
Yorgun biliriz gönül şimdi
Ama biz her gözyaşında
Ve her yaranda öldük senin için
Sen yaşa yiğidim
Sen yaşa...

ERHAN YİĞİT KIRIKCI

20 Nisan 2009 Pazartesi

-BİRDE SEN SEV-




Birde sen say şimdi yıldızları
Gözlerin yoruluncaya kadar
Hatırla bebeklere gülüşlerimizi
Ve dertlerine kuşlar ağlasın
Ağlamaların yaramın kabuğunda saklıdır
Kanar çünkü hissederim
Süzülen ışıklara gözlerimi çakarken
İzmaritle tütünün bittiği yerdeydi hüznüm
Başparmağımla işaret parmağımın arasını kıstırıp
Fırlattığımda oldu benim
Böylesine yanıpta

Birde sen bak şimdi bu puslu pencerelerden
Bekar evimin rutubet kokularında
Sararmış atletimin acizliğinde sev beni
Her sabah piknik tüpünde parmaklarımı yakarken
Acımla neşemin bittiği yerdeydi sevdam
Uzatıp sakallarımı
Başımı yastıklara gömdüğümde oldu benim
Böylesine susupta

Birde sen ben ol şimdi
Aynalara hasım geçen günlerin ardına
Peçeteden güller yapıp bırak
Gözyaşlarına gül yaprakları değsin
Adımların ürkek güvercinler kadar çekingen
Ayağımın altında
Menekşeleri ezdiğimde oldu benim
Böylesine kaçıpta

Birde sen sev şimdi
Bir maralın sevdiği gibi dağları
Baharın mühürün olsun nefesine
Göçmen kuşlar misali
Alıp basını düşerken yollara
Mis kokan yari bağıra basmaya hasret
Özlemlerimi teğet geçtiğimde oldu benim
Böylesine yıkılıpta

Duy sesimi
çığlıklarım sokağında esen yeldir
Birde sen ölme şimdi
BENİ BÖYLE BIRAKIPTA..

ERHAN YİĞİT KIRIKCI

16 Nisan 2009 Perşembe

-HAYRET YİNE GELDİN-



Hayret yine geldin
Bende karanlık sulara ismini yazıyordum
Yanaklarım iki avucumun içinde
Günlerce kederimi ezberliyordum
Yangındı bakışlarım uzaklarına düştüğünde
Gözümün çapağına dönerdi sırtını sabahlar
Ama ben hep geceleri ağlıyordum
Hayret yine geldin
Mutlu bir çocuktum oysa bu oyunun içinde
Kumdan kalelerim vardı
Çay tabaklarından kültablalarına eş
Sakallarım denk düşmüş
Terleyen sırtıma konulan havluya
Ellerimin içinde bilyeler
Maktül sevdam
Katil gözlerin
Vurulur gibi bir kelebek kanadından
Kendimi usulca toprağa bırakıyordum
Dudağımı büzmese gitmelerin
Hesap sormayacaktı sana takvimler
Yakacağım şimdi şehrin bütün ışıklarını
Gök kubbe üzerimize yağsın
Ben bu siyah paltomun içinde böylesine yaşarken
Şu an dişimin ağrısı şahidim olsun ki
Ben seni ne güzel de unutuyordum
Hayret yine geldin
Bak dağın yanından dağ kopmuş
Sarı yapraklar bürümüş merdivenlerimizi
Son bakışın bir akşamüstü telaşında
Evine giden memurların kara yazgısı gibi
Düştükçe damla damla
Cüssenin tam ortasına
Cam kırıklarına gelsin beynim
Gör ki dilin damağın kurusun
Gör ki nasılda parçalanıyordum
Hayret yine geldin
Birşey getirme sakın
Sen gelme yeter demiştim
Kirletirsin yoksa
Kirpiklerimden tırnağıma
Gözyaşından kayalara varana dek
Ömür tükenir seninle
Dert tükenmez yaza yaza
Ben zaten seni değil
Seni sevmeyi sevmiyorum
Ve sevmediğimden değil yaram
Peki tanrım neyden?
İçerim neyden kanar?
Dil ile ikrar ederim aşkını lakin
Asıl aşk kalp ile tasdik olunca yarar

Hayret yine geldin
Bende tam gidiyordum...

ERHAN YİĞİT KIRIKCI

9 Nisan 2009 Perşembe

- DERLER GÜLÜM DERLER-




Ağlarım denizler yanar
Sessizliğinde bu şehrin
Adın gider ellerimden usul usul
Bağrımın ortasından alevler çıkar
Bahar inançlı bir çocuk kalır
Ayaklarının ardında
Kandan can candan kan gibi can gider
Ben ömrümü adamışım siyahına
Feryadımı dikenlere sor
Gecelere zilzurna
Dil dönmez anları
Sabahlarımın kepaze uykuları alır
Yoksun ya
Bende hep lodos eser
Ceketimin cebine aşkını mıhlamışım
Üşümem bir parça
Yalınayak buzların üstünde gezerimde ben
Yeni açan bir tomurcuk mutluluğunda izlerim
Şimdi ben seni
Sitemlerimi gömüp tozlu halıların altına
Bağdaş kurdum sevdanın tam ortasına
Ben ağlarım geceler beni yokluğuna kelepçeler
Sırtını dönermiş gibi bize dünya
Yazı kış umudu kara ederler

Derler gülüm derler
Seni benden alıp giderler
Beni bir kör kurşuna
Seni gözyaşlarına mahkum ederler

Diyar diyar takılır kumruların ardına
Düşerde yavaşca
Yollarına ağr senelerimi ezberletsemde ben
Seni gülün üstünde bülbül
Beni hasat zamanı bağban unutur
Saklanırda sarı yaprakların içine
Utangaç menekşeleri gibi karlı dağların
Kara kara uzaktan izlerim
Ben seni şimdi
Baharlarımı erteleyip yarınlara
Ne varki eski bir yara beni ezer geçer
Aşkın bana yasak meyve
Ne adem ne de havva dinler
Sırtını dönermiş gibi bize dünya
Bağırı çıplak ekmeği mundar ederler

Derler gülüm derler
Seni benden alıp giderler
Beni bir kör kurşuna
Seni gözyaşlarına mahkum ederler

ERHAN YİĞİT KIRIKCI

3 Nisan 2009 Cuma

-YAŞARKEN-



Şimdi ellerimde ecelim durur
Dokunursam yüzüne ölürüm
Azlığım sen olursun
Herşey çok fazla geliyorken
Kapımın hemen önünde
Üşümüş bir sevda durur
Sürüklerken bütün pişmanlıkları
Keder kirpiklerimden sorulur
Ağlarsam kesilir yağmurlar
Bir şarkı gibi akıp giderken zaman
Nefesim sen olursun
Ölüm emeklerken kucağıma
Parmaklıkların dibinde
Rezil bir ayrılık durur

Birgün diye başlayan her cümlenin sonunda
Sinsi noktalar biter
Ünlemler sesimin hücrelerinde kurur
Islatır boğazımı suskunluğun
Açlığım sen olursun
Ben bu hayatın bütün yalanlarına tokken
Evimin bütün tozlu raflarında şimdi
Ertelenmiş düşlerim bulunur
Yanarsam kıyamet kopar
Bir izmarit gibi biterken hayat
Belalı başımda sevdam
Gül bahçelerinde dikenim olursun
Hazan mevsimlerinde
Bir YİĞİT kaybolur...

ERHEN YİĞİT KIRIKCI